Gökçe İrten: “Sıcaktan bunalmış yelpazeli bir dinozoru, yetişkin kitabına çizemem!”
Röportaj: Şener Yılmaz Aslan
Seni biraz tanıyabilir miyiz? Ne zaman ve nasıl başladın çizmeye ve kesip yapıştırmaya?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. Sabancı Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde, çocuk kitaplarında görsellik üzerine bir tez yazdım. Çocuk kitabına girişim de böyle oldu aslında. Kesip yapıştırmaya çocukken başladım. Gazetelerdeki kuponları keseceğim diye elime makası alır, bütün gazeteleri keser, annem ve babama notlar yazıp (!) üzerine yapıştırırdım. Yazıp dediğim kalp ve çiçek çizmek tabii…
Picasso’nun “Her çocuk bir sanatkardır. Sorun, çocuk büyüdükten sonra bile, onun nasıl sanatkar kalabileceğidir.” diye bir sözü var. Senin işlerine bakınca da içindeki sanatçı çocuk hiç gitmemiş gibi bir etkisi var. Neler söylemek istersin bununla ilgili?
Ne güzel demiş, değil mi? En sevdiğim sözlerdendir. O kadar katılıyorum ki... Çocukken resim yapmayan var mı aramızda? Peki büyüyünce resim yapan kimler kaldı? Bu güzel özelliğimizi hangi yaşlarda neden kaybediyoruz, hakikaten bilemiyorum. Sanırım beğenilmeme korkusu bizi başka alanlara yöneltiyor. Belki de resim çocukça bir şey olarak görülüyor, bilemiyorum. Benim içimdeki çocuğun kalma sebeplerinden biri de çocuk kitapları diye düşünüyorum. Onlar gibi düşünmeye çalışmak ve dünyayı onlar gibi görmek, yetişkin gibi görmekten çok daha eğlenceli. Sıcaktan bunalmış yelpazeli bir dinozoru, yetişkin kitabına çizemem!
Sanırım neredeyse tamamen elle üretiyorsun. Üretmek diyorum çünkü işlerin yalnızca çizim içermiyor, hatta çoğunluğu kolajlardan oluşuyor diyebiliriz, öyle değil mi?
Evet aynen öyle. Elbette çiziyorum da ama genel olarak formları gölgeler halinde görerek kağıtları kesip yapıştırmaktan daha çok hoşlanıyorum. Gazete kuponlarına teşekkür edebilirim…
Teknik olarak nasıl başlayıp nasıl devam ediyorsun işlerine? Masana makas, kağıt, kalem, yapıştırıcı koyup başlıyor musun, yoksa öncesinde eskiz mi çalışıyorsun?
Eskizleri genelde kafamda oluşturmuş oluyorum. Çok sayfalı bir şey yapacaksam elbette unutmamak için eskizler de çıkartıyorum. Ama çoğunlukla dediğin gibi masama makas, çok çok çok kağıt ve yapıştırıcı alıp başlıyorum.
Mixer Galeri’de yer alan “Muhit” isimli serini orası için özel olarak mı hazırladın? Sergi süreci nasıl ilerledi?
Evet, “Muhit” serisini Mixer için hazırladım. Son zamanlardaki kentsel dönüşüm süreci hepimizi yoruyor sanırım. Komşuluk anlayışını da gitgide kaybettiğimiz bu zamanlarda, bunlara dikkat çeken bir seri hazırlamak istedim. Sergi süreci çerçeve toplamayla eş zamanlı oldu. Gerçek anıları yansıttığını düşündüğüm için, çeşitli zamanlarda çeşitli yerlerden bir sürü çerçeve topladım. Bazen çerçevelere, bazen de o anki hissettiğime göre işler çıkmış oldu.
Peki beslendiğin alanlar neler? Müzik, sinema, kitap desem, hangi isimler gelir aklına?
Ben mekanlardan ve insanlardan besleniyorum aslında. Tabii bu saydığın alanlarda da sevdiğim, izlediğim, okuduğum isimler var. Genelde mekanın ruhuna göre müzik dinliyorum, ya da hangi ruh haline bürünmek istiyorsam. Hans Zimmer’in film müziklerini dinlemeyi çok severim. Sinemada Wes Anderson aşığıyım. Gözümde kalplerle izliyorum… Kitaplarda genelde çok eğlenerek çocuk kitabı okuyor olsam da popüler kültürün önerdiği “okumazsan olmaz”ları da okuyorum tabii. İyi bir JK Rowling fanıyım.